Düzce Üniversitesi Arıcılık Araştırma Geliştirme ve Uygulama Merkezi’nde (DAGEM) görevli akademisyenler tarafından yaklaşık 2 yıl önce hazırlanan “Dişi Ratlarda Arı Sütünün Üreme Sağlığı ve Doğurganlık (Fertilite) Üzerine Etkilerinin Araştırılması” projesi, Düzce Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğünün yanı sıra Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) tarafından desteklenmeye layık görüldü.
DAGEM Müdürü Prof. Dr. Meral Kekeçoğlu’nun öncülüğünde, Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden kadın doğum ve histoloji (doku bilim) alanlarında görevli bilim insanları ile arı ürünleri uzmanları ve gıda mühendisinden oluşan ekip, arı sütünün kadın üreme fizyolojisine etkisine yönelik deneysel çalışmaların laboratuvar aşamasında başarılı sonuç elde etti.
Çalışmanın uluslararası hakemli dergilerde yayımlanmak üzere bilimsel makalesini hazırlayan akademisyenler, arılardan elde edilen antioksidan özelliği yüksek arı sütünün, kadın üreme organının fiziksel ortamını iyileştirerek ve kadın üreme hormonlarını (AMH, FSH, LH, estrodiol, progestron) dengeleyerek üreme sağlığını desteklediğini ortaya koydu.
Kekeçoğlu, Düzce Üniversitesi olarak uzun süredir arı ve arı ürünleriyle ilgili çalışmalar yürüttüklerini anlattı.
Birçok arı ürününün insan sağlığı üzerindeki etkilerine yönelik çalışmalar yaptıklarını aktaran Kekeçoğlu, “Üniversitemizin sağlık-çevre konusunda ihtisaslaşması da bunun biraz daha hız kazanmasına sebep oldu. Apiterapi ile ilgili çalışmalara hız verdik. Bu çalışmalar arasında propolis yoğun yer alıyor. Çünkü propolis, Kovid-19 döneminde özellikle antiviral etkisiyle çok gündeme geldi ve hala kullanılıyor.” dedi.
“İlaca dönüştürülmesi daha sonraki süreçler”
Kekeçoğlu, çalışmalarda arı sütünün ayrı bir yere sahip olduğunu vurgulayarak, “Toplumda arı sütünün doğurganlık ve üreme sağlığına etkileri olduğu biliniyor. Genellikle çocuk sahibi olamayan kadınlar tarafından kullanılıyor. Üreme sağlığına etkisi olduğu biliniyor fakat tamamıyla kapsamlı çalışma, kanıt yok. Doğurganlık ve üreme sağlığı üzerine etkilerini kapsamlı şekilde çalıştık ve doktora tezi olarak ele aldık. Çalışma üniversiteden sonra TÜBİTAK tarafından da desteklenmeye layık görüldü” diye konuştu.
Arı sütünde üretilen ham madde ve kalitesinin çok önemli olduğuna işaret eden Kekeçoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Olgun olmayan hayvanlarda 30 günlükken başladık, 105 günlükken sonlandırdık. Olgun hayvanlarda 1 aylıkken başladık, 105 günlükken sonlandırdık. Hormonların seviyelerini, arı sütüyle beslenme süresince ölçtük. 15 günde bir kalp kanlarını aldık. Aynı zamanda besleme süresince boy, kilo artışlarını belirledik. Bu da çok önemli. Tüm sonuçlar şu an elimizde. Elimizde olan bu sonuçlara göre şunu söyleyebiliyoruz, kesinlikle anormal büyümeye ve gelişmeye neden olmuyor. Bu konuda gönül rahatlığıyla kullanılabilir.”
Kekeçoğlu, arı sütünün, üreme sağlığı açısından doza bağımlı etkisinin bulunduğunu, yüksek dozlar kullanmanın aslında çok olumlu sonuç vermediğini kaydetti.
100 ila 200 miligram arasındaki dozların daha ideal olduğu bilgisini veren Kekeçoğlu, “Yani çok fazla arı sütü kullanayım, daha iyi yumurta gelişimim olur diye bir düşünceye girmelerine gerek yok. Biz, 100 ve 200 miligram dozlarda üreme hormonlarını dengelediğini gördük, kadın üreme hormonlarını dengelediğini belirledik.” ifadelerini kullandı.
Deney hayvanları çalışmalarının, ilaç veya kapsüle dönüştürülmesi için tam anlamıyla yeterli aşamalar olmadığının altını çizen Kekeçoğlu, “İlaca dönüştürülme aşamaları daha fazla çalışma gerektiren uzun soluklu süreç. İlaç olarak değil, gıda takviyesi olarak öneriyoruz. Henüz bunun çalışma aşamasını tamamladık, ilaca dönüştürülmesi daha sonraki süreçler” değerlendirmesinde bulundu.
More Stories
Aşırı kahve tüketmek kemik sağlığını tehdit ediyor
“Kanserle mücadele en etkili silah erken teşhis”
Araştırma: Birçok hayvan ve bitki türü, genetik çeşitliliğini kaybediyor