Sabah yazarı ve Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü’nün (OECD) Türk temsilcisi olan Kerem Alkin, “Jeopolitik gerginlikler ve koridor savaşları” başlıklı köşe yazısında gayri safi yurt içi hasılanın küresel çapta artışını ele aldı.
Hasılanın 2050 yılında 225 ile 230 trilyon dolar arasında olabileceğinin konuşulduğunu paylaşan Alkin, “Küresel ticaretin önümüzdeki 25 yıllık seyrine bağlı olarak 65 ile 75 trilyon dolar arasında bir küresel hacmi konuşuyor olacağız.” dedi. Bunun anlamının 1 milyar 875 milyon ile 2 milyar 165 TEU (TEU: bir adet yirmi fitlik konteynere eş değer birim) olduğunu paylaşan Alkin, söz konusu taşımacılık için yeterli koridor olmadığını ifade ederek, ” Tablo çok net; bugün var olan geleneksel kara (otoyol ve demiryolu), deniz ve hava yolu ticaret koridorları ile bu derece büyük bir taşımacılığı gerçekleştirmek mümkün değil.” notunu düştü.
Süveyş ve Panama kanallarının söz konusu hacmi taşıyamayacağını belirten Alkin, oluşturulacak yeni rotaların kendi güdümünde olmasını isteyen ülkeler arasında ‘koridor savaşı’nın neden olabileceğini kaydediyor. Alkin, yazısında şu sözlere yer veriyor;
“Bu nedenle, geleneksel ticaret ve ulaşım koridorlarının yanına yenilerinin eklenmesi gerekiyor. ‘Koridor Savaşları’ da iş te tam bu noktada tırmanış gösteriyor gözüküyor. Ticaret koridorlarının kendi kontrollerinde olmasını arzu eden güç merkezleri arasında tırmanan rekabet, her bir güç merkezinin öne çıkarmaya çalıştığı kıtalar arası koridor üzerinden ‘yeni rota oluşturma’ çabalarını önceliklendiriyor.
Bununla birlikte, küresel ticarette ulaşılması beklenen boyut herhangi bir güç merkezinin kontrolünde olamayacak kadar dev bir hacme işaret etmekte. Asya ile Avrupa arasındaki ticaret koridorlarının deniz-kara-deniz-kara çoklu bağlantılarında önümüzdeki dönem çok yönlü alternatif rotalara işaret etmekte. Hatta, kıtalar arası ticaret hacminin ulaşacağı düzey, alternatif koridorlarının tümünün küresel ticaretten rahatlıkla pay alacakları bir geleceğe de işaret etmekte. 2035’den sonra hızlanacak süreç, önümüzdeki 10 yıl geleneksel ve yeni nesil ticaret koridorları arasında gözlenecek ve zaman zaman sertleşebilecek rekabetin aslında gereksiz olduğunu da gösterecek. Herkesin nasibini alacağı, payına düşenden memnun kalacağı bir küresel ticareti konuşuyor olacağız 2040 ile 2050 arası.
Ancak, bu temel gerçek kabul edilene kadar, önümüzdeki 10 yıl, geleneksel ticaret koridorları ile yeni nesil ticaret koridorları arasında tırmanacak olan ‘sert’ rekabet, jeopolitik fay hatlarında biriken basıncı tırmandıracak gözüküyor. Dünya ekonomisi ve siyasetinin güç merkezleri, ticaret koridorları hakimiyetinde birbirlerine karşı yapacakları hamleleri bilhassa ‘jeopolitik fay hatları’nda basıncı arttırarak yönetmeyi tercih edecekler. Orta Asya’dan ve Orta Güney Asya’dan Orta Doğu’ya, oradan Kuzey Afrika ve Balkanlar’a uzanan her koridorda ise Türkiye’nin önemli avantajları, imkan ve kabiliyetleri söz konusu.”