Yılmaz, TESK Genel Merkezi’ndeki, “TESK Başkanlar Kurulu Toplantısı”nın açılışında, Türkiye’nin küresel ekonomiyle bütünleşmiş bir ülke olduğunu, dünyada yaşanan gelişmelerden etkilediğini belirtti.
Küresel düzeydeki enerji, gıda, iklim değişikliği ve jeopolitik gerilimlerden kaynaklı sorunlara dikkati çeken Yılmaz, birçok ülkede enflasyon oranlarının, önlemlere rağmen yüksek seviyelerde olduğunu anlattı. Küresel büyümedeki zayıf seyrin devam ettiğini dile getiren Yılmaz, son 3 senede dünya ekonomisinin yıllık ortalama büyüme hızının yüzde 2 seviyelerine kadar düştüğünü hatırlattı.
Yılmaz, “Son 20 yılda dünya yıllık ortalamada 3,6 büyürken, biz yıllık ortalama 5,5 büyüdük. Dünyanın yaklaşık 2 katının üzerinde. Son üç yılda dünya yüzde 2 ortalamayla büyürken biz yüzde 6 ortalamayla büyüdük. Neredeyse dünyanın 3 misli bir ortalamayla ekonomimizi büyüttük. Bu Türkiye’nin, 85 milyonun başarısıdır.” diye konuştu.
Zor zamanlarda böyle bir performans sergilenmesinin önemli olduğunu, her dönemin kendi şartları içinde değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Yılmaz, “Önümüzdeki 3 yılda dünya ekonomisinin, ortalamanın altında, yüzde 3 civarında büyümesini bekliyoruz. Türkiye ekonomisi ne kadar büyüyecek? Orta Vadeli Program’da 4,5 olarak tayin ettik. Dünya ortalamasının 1,5 puan üzerinde.” dedi.
“OVP ile öngörülebilirlik sağladık”
Nice badirelerin atlatıldığını, Türkiye’nin hedeflerinden kopmadan yolunda ilerlemeye devam ettiğini vurgulayan Yılmaz, enflasyon kaynaklı sıkıntıların, esnafın talep ve beklentilerinin farkında olduklarını belirtti.
Yılmaz, Orta Vadeli Program ile öngörülebilirlik sağladıklarını dile getirerek, ekonominin en büyük düşmanını “belirsizlik” olarak tanımladı.
Mayıs ayındaki seçimlerle siyasi belirsizliğin ortadan kalktığına, siyasi istikrar ve güven ortamının oluştuğuna dikkati çeken Yılmaz, şunları söyledi:
“Orta Vadeli Programı’mızı ilan ettik, burada öngörülebilirlik sağladık. Orta Vadeli Program’da, önümüzdeki 3 yıl için, 4 amaç belirledik. 11 ilimizi 14 milyon insanımızı doğrudan, tüm 85 milyonu da dolaylı olarak etkileyen, yüzyıllar içindeki en büyük felaketi yaşadık. Bunu unutmamamız lazım. Acil müdahaleleri tamamladık, asıl iş şu anda başlıyor. Kalıcı konutları inşa edeceğiz, altyapıyı tamir edecek, ekonomik-sosyal hayatı canlandıracağız. Bir taraftan da deprem riski olan diğer bölgelerimizde kentsel dönüşüm başta olmak üzere riskleri azaltacak yatırımları yapacağız. Sadece bu yıl merkezi yönetim bütçemizde deprem bölgesi için koyduğumuz ödenek 762 milyar Türk lirası. Gelecek yılki bütçemizde bu rakam 1 trilyon liranın üzerine çıkıyor. Orta Vadeli Programı’mız döneminde, bu üç yıl içinde, deprem bölgesine harcayacağımız para 3 trilyon lirayı aşacak.”
Bunun getirdiği zorluklarla hep beraber baş edileceğini, devlet-millet el ele bu yaraların sarılacağını belirten Yılmaz, “2023 ve 2024’te ağırlıklı harcamalarımız var. 2025’ten itibaren inşallah kademeli şekilde rahatlama sürecine giriyoruz. Önümüzdeki yılın büyük yükünü hep birlikte, milli dayanışma içinde omuzlamamız çok önemli. Bunu başardığımızda sadece deprem bölgelerimiz yenilenmiş, daha güçlü şekilde ülkemizin kalkınma sürecinde yer almış olmayacak, tüm Türkiye bundan istifade edecek.” dedi.
“2,7 milyon yeni istihdam”
İkinci amaçlarının enflasyonu yeniden tek haneli rakamlara düşürmek olduğunu vurgulayan Yılmaz, “Bu, kademeli bir şekilde olacak. Gelecek yıldan başlayarak bir düşüş trendine giren enflasyonun 2026’da yüzde 8,5’lere kadar düşmesini bekliyoruz. Geçmişte biz bunu başardık, yine hep birlikte bunu başaracağız.” diye konuştu.
Afetin yaralarını sarmayı, enflasyonu düşürmeyi amaçlarken büyüme ve istihdamı da ihmal etmeyeceklerini dile getiren Yılmaz, “Üç yıllık süreç içinde 2,7 milyon yeni istihdam oluşturmayı öngörüyoruz. Gençlerimizin, kadınlarımızın istihdama katılması, girişimciliğin gelişmesi, yeni imkanların oluşturulması, mesleki eğitime daha fazla destek verilmesiyle bunları başaracağız.” dedi.
“İçerde yatırım ortamı iyileşecek, dışardan daha fazla kaynak girişi olacak”
Yılmaz, dördüncü amaçlarını ise sosyal adaleti artırıcı politikalar oluşturmak olarak ifade ederek, bunları para politikaları, maliye politikaları ve yapısal reformlarla gerçekleştireceklerini belirtti. Yılmaz, “Bunları Orta Vadeli Programı’mızda ifade ettik. İçeride ve dışarıda da çok güzel tepkiler aldığımızı ifade edebilirim. İnşallah bu tepkilerle hem içeride yatırım ortamının iyileşmesi hem dışarıdan Türkiye’ye daha fazla kaynak girişiyle bu hedeflerimize hep birlikte ulaşacağız.” değerlendirmesini yaptı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, çalışmaların sonuçlarını almaya başladıklarını, bu kapsamda “CDS” olarak anılan risk priminin 700’lerden 400’lerin altına kadar gerilediğini ve daha da düşeceğini aktardı.
Merkez Bankasının rezerv biriktirmeye başladığını da belirten Yılmaz, şöyle devam etti:
“Geçtiğimiz mayıs ayında 98,5 milyar dolara kadar düşmüştü rezervimiz. 22 Eylül itibarıyla bu brüt rezervimiz 125,5 milyar dolar seviyesine ulaştı. Yani sadece geçtiğimiz 3-3,5 aylık dönemde 27 milyar dolar rezerv artışı gerçekleşmiş oldu. Bu da bünyemizi risklere karşı güçlendiren, Türkiye’nin geleceğe daha sağlam şekilde yürümesini sağlayacak bir rakam. Sadece geçtiğimiz hafta 4 milyar dolar rezervimiz arttı. Cari açığımızı finanse ettiğimiz halde bu rezerv artışının sağlanması aslında ekonomimize duyulan güvenin de önemli bir göstergesidir. Demek ki dışarıdan kaynak giriyor Türkiye’ye veya finansal sistemin dışında olan bazı kaynaklar yeniden sisteme dönmüş oluyor, bu da sevindirici.”
Yılmaz, rezerv artışının devam edeceğini ve Türkiye’nin çok daha güçlü bir rezervle, sağlam, istikrarlı bir finansal ortamda, fiyatların düştüğü bir ortamda kalkınma ve büyüme hedeflerine yürüyeceğini dile getirdi.
“Enflasyonda geçici bir yükseliş var”
Yatırım, istihdam, üretim ve ihracatın çok önemli olduğunu belirten Yılmaz, şunları kaydetti:
“Bunları sağlayarak hem enflasyonun hem faizlerin gerilediği bir ortamı hep birlikte göreceğiz. Ancak şu anda bir geçiş sürecindeyiz. Geçici olarak bir yükseliş var enflasyonda. Bir süre sonra bu, yerini düşüşe bırakacak. Önce aylık düşüşleri göreceğiz, sonra da yıllık düşüşleri göreceğiz. Aylık düşüşler daha erken başlayacak. Önümüzdeki aylarda ve gelecek yılın başında bu aylık düşüşleri göreceğiz. Yıllık bazda enflasyondaki önemli düşüşler ise 2024 yılının ortalarından itibaren başlayacak ve bu bizi 2026’da tek haneli rakamlara götürecek.”
Yılmaz, Aile ve Gençlik Bankasının kurulması yönündeki çalışmanın da TBMM’nin açılmasının ardından gündemde olacağını belirtti.
“Esnaf temel direklerden biri olacak”
İş ve yatırım ortamının iyileştirilmesine dönük yeni düzenlemeler hazırlandığını da aktaran Yılmaz, bir taraftan kentsel dönüşüm başta olmak üzere afet risklerini azaltıcı konuların da Meclis’in gündemine geleceğini söyledi.
Gelecek dönemde Türkiye’yi hep birlikte büyüteceklerini, güçlendireceklerini ifade eden Yılmaz, esnaf ve sanatkarın da Orta Vadeli Program başta olmak üzere Türkiye Yüzyılı’nı inşa adımlarını sahipleneceğine inandığını kaydetti. Yılmaz, “Cumhuriyet’in 100. yılındayız, yeni bir yüzyıla giriyoruz. Biz buna Türkiye Yüzyılı diyoruz. Bu bir partinin, bir görüşün, bir kesimin yüzyılı değil 86 milyon tüm milletimizin yüzyılıdır. Bunu da hep birlikte inşa edeceğiz ve burada da esnafımız temel direklerden biri olacak.” diye konuştu.