KAYIP İZLER ATLASI / Hasan Mert Kaya-?Dağılmakta olan imparatorluğun ruh hali yansır satırlara. Coğrafyaya ve insanlarına olan küskünlük okunur satırlarda ve “Kudüs hiçbir zaman bizden değildi” der yazar. Peki gerçekten öyle mi? Evet, dil birliği çok önemli ama sadece onun olmayışı bizi bu kadar yabancı mı kılar o topraklara?
Osmanlı Öncesi
Kudüs Orta Çağ’da yaşanan Haçlı işgali öncesi ve sonrası ile 1300 yıl İslam devletleri yönetiminde kaldı. Hz. Ömer döneminde fethedilen şehirde Emeviler, Abbasiler, Fatımiler, Eyyubiler, Memlükler, Selçuklular ve Osmanlılar hâkim oldu. Selçuklu Atabeylerinden Artuk Gazi Kudüs valiliği yaptı. İslam hanedanlıkları geride birçok eser bıraktı. Bugün dahi Mescid-i Aksa’da özellikle İznik çinileri göze çarpar.
Yavuz Sultan Selim Kudüs’te
Osmanlı sultanlarından Kudüs’e ilk giren Yavuz Sultan Selim oldu. Kudüs halkı karşılamak için seferber olmuş ve Mescid-i Aksa’yı binlerce kandille süslemişlerdi. Yavuz’un Kudüs’teki ilk işlerinden biri Ermeni Patriği III. Sarkis ile Rum Patriği Attalia’ya emân ve güvence vermek oldu. Hz. Ömer ve Selahaddin Eyyubi’nin verdikleri emânlar da devam ettirilerek Müslüman olmayan halkın huzuru sağlandı. Sultan Mescid-i Aksa’yı ziyaret edip Kubbetü’s-Sahra’da ve Muallak Taşı’nın altında namaz kıldı. Halka bolca ihsan, ve ikramlarda bulundu. Sonraki gün Mescid-i Aksa’ya gelip namazı kıldıktan sonra Remle’ye (Ramallah) takiben de el-Halil Camii’ni de ziyaret etmişti.
Surlardaki Bilgelik
Yavuz’un ardından Kanuni şehrin surlarını onartmış ve el-Halil Kapısına “La ilahe illallah İbrahim Halilullah” (Allah’tan başka ilah yoktur ve İbrahim Allah’ın dostudur) yazılı kitabe koydurmuştu. Kanuni dileseydi Hz. İbrahim (as) yerine sadece Hz. Muhammed’in(sav) adını yazdırabilecek güçteydi. Fakat o tüm Kudüs halkının manasında ve mesajında mutabık kalacağız ortak bir ibare seçerek; Osmanlının 400 yıl sürecek varlığının altında yatan hikmetli idare usulünün de temellerini atmıştı.
Kudüs Vakıfları
Osmanlılar Kudüs’e hâkim olduklarında mevcut vakıfları lağvetmeden geliştirerek devam ettirdi. Hristiyan ve Yahudilerin ibadethanelerine dönük vakıfların da varlıklarına yaşamaları sağlandı. Bu büyük bir müsamaha, saygılı bir yönetimin somut ifadesiydi. Kudüs gibi küçük ama çok yoğun anlamların, atfedilen değerlerin iç içe geçtiği dünyanın en zor şehirlerinden birinde asırlarca huzurun temini bu adil yaklaşımın sonucuydu.
Kudüs’ü Ziyarete Giden Yahudilerin Korunması
Osmanlıların dikkat ettiği hususlardan birisi de Kudüs’e ziyarete gidenlerin güvenliğinin sağlanması ve herhangi bir zorbalığa uğramadan ziyaretlerinin sağlanmasıydı. Osmanlı devletinin sultan ile birlikte en yüksek karar birimi Divan-ı Hümayûn’dan Beytülmakdis vakıfları hakkında çıkan kararlar ve 1798-1841 yıllarını kapsayan Şam Ahkâm Defterleri incelendiğinde hem bölgedeki vakıflar hem de diğer dinlere mensup olanların nasıl korunduğu kolayca görülür.
Kilise Penceresindeki Merdiven
Hristiyanlar için en kutsal mekânlardan Kıyamet Kilisesi Osmanlılar tarafından Hristiyanlar arasında paylaştırılmıştı. Her mezhep belirlenen alanın bakım ve temizliğinden sorumluydu. Zaman içinde paylaşım sorunları çıktı. İş kan dökülme noktasına varıyordu. Sultan Abdülmecid ‘’Kudüs’e geleceğim ve paylaşımı ben yapacağım’’ dedi. Bir taşın dahi yerinden oynatılması yasaklandı. Bir Ermeni papaz ön cephedeki pencerelerden birini, ahşap bir merdivene basarak temizlemekle uğraşıyordu. Papaz derhal aşağı indirildi ancak merdiveni kaldırmak istediğinde hayır denilerek müdahale edildi. Merdiven öylece kaldı
Yafa-Kudüs Demiryolu
19.Yüzyıl ve 20.Yüzyıl başlarında Osmanlı’nın başkenti İstanbul’u doğudaki topraklarına bağlayacak projelerin başında demiryolu gelmekteydi. Bunlardan birisi de Yafa Kudüs Demiryolu projesiydi. Bu hat Ortadoğu’dan geçen ilk hat değildi ancak ilk demir yolu hattı olmuştu. Demiryolu Osmanlı bir Fransız şirketi tarafından tamamlandı ve 1892 senesinde hizmete girdi. 1948 yılında kapatıldı ve İsrail Demiryolları ufak değişikliklerle aynı rotada yeni bir hat kurdu.
II. Abdülhamid’in Saat Kuleleri
II. Abdülhamid’in 25. Taht Yılı şerefine birçok şehre saat kuleleri dikilmişti. Bu kulelerin altısı Filistin topraklarının içindeki şehirlere yapıldı. Başta Kudüs olmak üzere, Hayfa, Akka, Safed, Nablus ve Yafa’ya inşa edilen saat kuleleri, Kudüs dışında halen ayakta. Kudüs’teki ise İngilizler girdikten sonra “estetik bulmadıkları için” yıkmışlardı.
84 Rakımlı Tepe: Gazze’yi Savunan Osmanlı ordusu
1.Dünya Savaşı yıllarında Gazze’de Osmanlı ve İngiliz Ordusu arasında şiddetli çarpışmalar yaşandı. İngilizlere karşı savunmanın merkezi 84 rakımlı tepeydi. İngiliz kuvvetleri Türk askerlerine şehrin kuzey, doğu ve güneydoğu yönlerinden saldırmış, çok kanlı çatışmalar yaşanmıştı. Türk kuvvetlerinin komuta merkezi Tellşeria ile bağlantı kesilmişti. 84 Rakımlı tepe Türk ve İngiliz kuvvetleri arasında defalarca el değiştirdi sonunda Türk askerinin süngü hücumu ile tepeyi alındı. İngilizler 1500 ölü asker bırakarak çekildiler. Ardından ikinci bir saldırıya hazırlanıp tankların desteğinde saldırıya geçtiler. Bu tankların 8 tanesi Osmanlı topçusu tarafından imha edildi. Saldırıda İngilizler kimyasal silah da kullandılar. Fakat rüzgârın azizliğine uğradıkları için zehirli gaz etkili olmadı. İngilizlerin başarısız olması ve yenilmeleri sonrasında General Archibald Murray görevden alındı, yerine Filistin’i alacak olan Sir Edmund Allenby atandı.
Avustralya Atlı Birlikleri Gazze’de
Allenby üçüncü defa Türklere karşı saldırıya geçti. İngiliz güçleri 3. saldırıda mevzileri yarmayı, Gazze-Bir’üs-Sebi savunma hattını kırıp ve Türk askerlerinin geri çekilmesini sağladı. Bu saldırının sonucunu Avustralya / Anzak atlı birliklerinin çok şiddetli saldırıp özellikle Bir’üs-Sebi’yi zapt etmeleri belirlemişti. Osmanlı çekildi ve şehir İngilizlerin eline geçti.
Allenby Kudüs’te
Gazze’nin düşmesi Osmanlı için büyük moral bozukluğu demekti. İngilizler hızla ilerliyorlardı. Önce Yafa’yı zaptettiler. Osmanlılar tüm güçlerini Kudüs’e topladı ve şehri savunmaya başladılar. Kudüs’e ilk saldırısı püskürtülen Allenby, 8 Aralık 1917’de ikinci kez saldırıya geçti ve 9 Aralık 1917 günü Kudüs düştü. Filistin’de 1516 yılında başlayıp 401 sene süren Osmanlı egemenliği de böylece sona erdi.